14 Şubat 2009 Cumartesi

TIP BİLİMİNİN TRANSEKSÜELLİĞE BAKIŞ AÇISINA BİR ELEŞTİRİ

Transseksüellik, psikiyatrik literatürde, cinsel kimlik bozuklukları (gen-der identity disorders) veya psiko-seksüel bozukluklar (psycho-sexual disorders) adı altında incelenen psikiyatrik vakalar arasında sayılmıştır. Transseksüellik; ergenliğe ulaşmış bir kimsenin, belirlenen cinsiyeti ile ilgili olarak ısrarlı rahatsızlığı ve uygunsuzluğu duygusudur.

Ben Tıbbın transseksüelliği psikoloji dalı altında incelemesi ve transseksüelliğe psikolojik bir rahatsızlıkmış gibi bakılması (cinsel kimlik bozukluğu) konusunda rahatsızlık duyuyorum; çünkü cinsiyetini değiştirmek isteyen biriyle, cinsiyetini değiştirmek istemeyen bir kişi arasında hiçbir psikolojik farklılık kanıtlanmış değildir. Yine de psikiyatride cinsiyet bozukluğu olarak geçmektedir. Eğer transseksüellik endokrinoloji, nöroloji, kardiyoloji vb. bilim dallarının herhangi birinde araştırıldıktan sonra hiçbir belirtiye rastlanmadığı halde endokrinolojik, nörolojik ya da kardiyolojik bir bozukluk olarak adlandırılsaydı doğru olur muydu? Bu nedenle ben psikiyatriyi tıbbın Allah'ı olarak görüyorum. Çünkü diğer bilim dallarının araştırıp da bulmadığı ne varsa “psikiyatriktir” tanısı koyuluyor ve öyle kalıyor. Aynı insanların kafalarında oluşan soruları yanıtlayamadıkları zaman, “Allah'tan” demesi gibi…

Cinsel kimlik, doğuştan sahip olduğumuz biyolojik cinsiyetimizden kaynaklanmamaktadır. Bizleri farklı kılan, trans olmayanların gözünde ötekileştiren cinsel kimliğimiz değil; biyolojik cinsiyetimizdir. En fazla dişil özelliğe sahip kişi en büyük vajinayı ve en iri göğüsleri taşır ya da en eril kişi en büyük penise sahip olandır diye bir kaide yoktur. Bazen en dişi özellikleri olan kişi bir penise, en eril özellikleri olan kişi de bir vajinaya sahip olabilir. Üstelik dişillik ve erillik dediğimiz kavramlar da kültürden kültüre değişirken nasıl olurda kafamızda dogmatik kadın-erkek yaratabiliyoruz? Coğrafi özelliklere, zamana, bir kaza sonucunda kaybedebileceğimiz organlara göre değişebilen seçmediğimiz bu bedenlere nasıl olur da görünüşe bakarak; cinsel kimlik, cinsel yönelim, karakter, gibi oluşması gibi değişmesi de zaman alan kavramları yakıştırabiliyor ve onları bu bedenlerde dogmatikleştiriyoruz? Davranışları hiçe sayarsak bedenden bağımsız gelişen cinsel kimliği göz ardı edersek dünyada organına bakarak bu çok dişi ya da çok eril diyeceğiniz kaç kişi var?

“Benim penisim çok küçük, sakallarım çıkmıyor, göğüslerim büyüyor” diyen biri bedenine bakarak ne kadar erkek ya da dişi olduğunu belirleyebilir mi? Cinsiyet dediğimiz olgu sadece biyolojiyle tanımlanabilseydi salgılanan hormonlardan dolayı göğsü büyüyen, sakalı çıkmayan her erkek kendini kadın; yüzünde tüyleri çıkan her kadın da kendini erkek hissetmeye başlardı. Epilasyona, penis büyütme ilaçlarına, alınan hormonlara gerek kalmazdı. Bir kadın ya da erkek aynaya bakarak “ben erkek gibiyim”, “ben de kadın gibiyim” diyerek bir üzüntü duymaz aksine kendini yansıtan nesneye itaat ederek ben kadınım ya da ben erkeğim diyebilirdi. Kolumuzun, bacağımızın, gözümüz ya da kulağımızın olmaması bizi insan olmaktan mahrum etmiyorsa penis yerine vajinamızın olması ya da vajina yerine penise sahip olmamız da insanı kadın veya erkek olma olgusundan mahrum edemez. Hiç bir insan biyolojik cinsiyetini ya da bedenini kendisi seçemez. Hiçbir toplumun da kadın dediğin 90-60-90 olmalı, erkek dediğin uzun boylu kaslı olmalı diye insanları kalıpların içine sokmaya hakkı yoktur.

Vajinası ve göğüsleri olan bir erkek olmayı ben istemedim. Bedenimi seçmediğim gibi, bu cinsel kimliği de ben seçmedim. Cinsiyetimi değiştirmeyeceğim sadece cinsiyetime ait olan bir organa ve görüntüye sahip olacağım. Penisi küçük olan her erkeğin olması gereken penis boyutuna sahip olması için geçirdiği bir operasyondan farklı görmüyorum bunu.

Tıp transseksüelliği cinsel kimlik bozukluğu olarak görüyorsa yani bozuk olan cinsel kimliğimizse o zaman doğru olduğuna inandığı bu bedeni niçin yanlış olduğuna inandığı bir kimliğe uydurulmasına müsaade ediyor?

Ortada tek yanlış görüyorum o da tıbbın yaptığı bir yanlıştır. Transseksüelliği bir kenara bırakalım… Cinsel kimlik nedir? Kendimizi bedenimize göre kadın erkek hissetmiyorsak o zaman neye göre kime göre kadın ve erkeğiz? Bunun ölçütü nedir? Bedenlerden, kılık ve kıyafetten bağımsız kadınlık ve erkeklik olgusunu görmeye çalışalım. Transseksüelliğin psikiyatrinin alanı içine girebilmesi için öncelikle sorulardan arınmış olması gerekir; çünkü bilim çözüme kavuşmuş olandır, bir nihayettir. Sorgulanmakta olan şey felsefenin içinden çıkamazken nasıl tıbbın içine girebilmiştir? Psikiyatri transseksüelliğin “neden”ini, “nasıl”ını, “niçin”ini açıklayamıyorsa transseksüelliği kendi içine nasıl alabilmiş, üstüne bir de “cinsel kimlik bozukluğu adlandırmasını koyabilmiştir?

Transseksüel olmamız psikolojimizden kaynaklanmaz; fakat toplumun bizi biyolojimizden dolayı ait olduğumuz cinsiyetin dışında görmesi, kabul etmemesi, hoş olmayan isimler takması, şiddetle yaklaşması, ruh sağlımızı etkilemektedir. Durumun psikolojik olan yanı ailedir, çevredir yani her bireyi içene alan toplumdur. Transseksüellik değildir. Doğuda tecavüze uğradığında namusu elden gitti diye çocuğunu vurmayı kabul eden bir toplum er ya da geç transseksüelliği de kabul edecektir. Toplumun kalıpları içinden kurtulabilmesi için bir trans geçirmesi şarttır bunun için de tüm travesti ve transseksüellere ihtiyaç vardır.

Tıbbında bu durumu kabul edip bize psikolojik hastalık olarak bakmaması ve bu terim yanlışının düzeltilmesi gerekliliğine inanıyorum.


İLKSEN












* http://www.hukuk.gazi.edu.tr/makale/dergiler/1/5.pdf

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Şimdi öyle veya böyle ortada bir bozukluk olduğunu kabul ediyor muyuz etmiyor muyuz bu önemli. Bir takım uzuvlarını düzeltmeye "değiştirmeye" karar verenler için bunun bir bozukluk olduğunu kabul ediyorlardır demek yanlış olmaz herhalde.

Üstteki girizgahtan sonra olayın "bilimsel" boyutuna geliyim. "Cinsel kimlik bozukluğu" tanısı, işi bilimin kendi değerleri içerisinde değerlendirince aslında çok da yanlış bir tanımlama değil. Hatta ortada bir bozukluk olduğunu kabul etmeleri ayrıca şükredilesi(!) bir durum. Biliyorsunuz ki bilim: 2x2=4' ü referans alır, her ne kadar ruhla ilgilendiğini iddia etse de psikiyatri de bir bilim dalıdır ve nerden baksan elin tutabildiği, gözün görebildiği şeylerle ilgilenir yani 2x2! nin 5 etme ihtimalini yok sayar ve/veya umursamaz.

Toparlarsak: eldeki verilere basitçe baktığımızda: karşısında biyolojik cinsiyetiyle uyuşmayan tavrıları(?) benimsemiş bir kişiyi gördüğünde referansı biyolojik cinsiyet olarak alıyor ve davranışları bozukluk olarak nitelendiriyor. Haa işte bu noktada senin dediğin çelişkiye geliyoruz: madem ki bozukluk davranışlarda, neden bunun çaresi olarak cinsiyet değişikliği salık veriliyor(?) ve bu durum onaylanıyor? Bunla bir şekil benzerlik gösteren bir durum olan "beden disformik bozukluğu" için şimdilik psikoterapiyi tedavi olarak benimseyen bu güzide bilim dalı(!) belki de transseksüelliği de CKB olarak değil de BDB olarak tanımlamalı? Ama hayır, öyle yapmıyor ve aman iyi ki de yapmıyor. İşte burdan hareketle:

"... çünkü bilim çözüme kavuşmuş olandır, bir nihayettir."

Doğru ama başka bir bilimsel bulguya ulaşana kadar. yani bilimsel sonuç diye bir şey vardır ama kendinden sonraki bilimsel sonuca kadar vardır. Hani denir ya:
"Dünün metafiziği bugünün fiziği" diye, işte öyle bir şey (burayı erol evgin taklidi yaparak).

Ben de bir gün inanıyorum ki, bizim mağara duvarlarındaki resimlere, tabletlerdeki yazılara baktığımız gibi bunlara bakıp vayy "ilkeller" nelerle uğraşıyorlarmış diyecekler :)

YusufPiskin dedi ki...

beden ve ruhun uyusmama halindeligi bir hastalik yada bir sorun olarak gozukmeli mi? biz bunubir sorun olarak kabul etmelimiyiz...
soyle yada boyle tum dunya dinleri ve hatta tum dinleri gormezden/tanimazdan gelen goruslerin ortak noktasi olan "ruh" yaratilisinda bir cins yada cinsiyet halinde olmadigindan sadece ruhun giysisi olan bedenin begenilmemesi / yada uyusulmamasi durumunda kisinin degismeyi istemesi ne kadar sorun... nedne hala olaya "beden"sel bakip kadindan erkege/erkekden kadina gecisleri sorun / hastalik / problem olarak gormekte tibbin bize dayattigi aslinda bu gecis surecini hic yasamamis sadece uzaktan deneysel olarak gozlemlemis kisilerin yargilariyle hareket ediyoruz..
kisi kendi bedeniyle ruhunu baristirmak icin bedeninde sinirsiz kullanim hakkina sahiptir ve bunu bir sorun yada hastalik olarak gormek asil hastaliktir.