Numero uno: Beni Böyle Kabul EyleTürkiye’ye dönerken hava alanında beni ilk karşılayanlar arasında annemin bana hayal kırıklığı ile bakan gözleri de vardı. Saçımı ve giyimimi tasvip etmeyen, bu yüzden de beni arkadaşlarının yanında karşılamaktan rahatsızlık duyan annem, “Türkiye’ye gelirken saçını kız gibi kestiremez miydin?” diye sordu. Bir senedir görmemiş olduğum annemin açılış cümlesinin bu olması da haliyle bendenize baya bir koydu…
Ben işin röflesinde, permasında, balyajında değilim arkadaş; neticede erkeklik tarihimizin yakın geçmişinde Rod Stewart, Jon Bon Jovi gibi örnekler mevcut. 90’larda hayatımıza kapıyı çalmak yerine öküz gibi omuz atarak girmiş olan memoli - deli kürek ekürisi henüz ortaokulda seksek oynarken, Rod Stewart abimiz gelin başını aratmayan saçları ve vücudu saran tek parça streç badisi ile dünyayı sapına kadar sallamıyor muydu? Sallıyordu. O an beni sarsan, uzun zamandır aşina olduğum transfobik tepkilerin beni hala bu kadar savunmasız yakalayabildiğini görmekti. Demek toplumsal transfobimizden anneciğimin payına düşen miktar, bir kavuşma anında yüzündeki sevinç ve heyecanı yerle bir edebilecek büyüklükteymiş…
Numero dos: Natürel Bağdem, Organik Hıyar
Ailemi ziyaret etmek için İzmir’e gitmiştim. Annemlerin bir komşusu ve eşleri bize misafirliğe geldiler. Yenildi, içildi, sohbet, muhabbet derken bu komşunun kocası hafiften kafayı buldu ve beni ima ederek "bak aslında saçları uzatsa, makyaj yapsa, ona göre giyinse falan gayet şahane bir genç kız olur" dedi. Ben de dayanamayıp "valla Hüseyin Abi, sen de saçları uzatsan, makyaj yapsan, mini falan giyinsen, sen de bomba gibi bir genç kız olursun" dedim. Dememle beraber ses kesildi, hayat durdu, ekran dondu, ve babam yayın akışını devam ettirme çabasıyla araya zorlama bir kahkaha koydu.
Sapına kadar erkek abimiz benim bu çıkışıma çok içerlemiş olacak ki sözlerine benim "doğaya aykırı" olduğumu ekleyerek devam etti. Hani bu lafı eden de ne bileyim meşhur bir zoolog veya sualtı dünyasının duayeni falan olsa içim yanmaz, herif mazot tüccarı. Kardeşim sen mesleğin icabı küresel ısınmanın kalorifer kazanına meşe odunu atan bir insansın, utanmadan nasıl ‘doğa’ dersin? Ortada doğaya aykırı bir şey varsa, o en başta senin benzin içip, zehir tozutturan bilmem kaç silindirlik cipindir ulan. Ama kaç yazar, doğa argümanını çürütsen burnuna dini dayayacak, alternatif ictihad örnekleri göstersen, zındıklıkla suçlayacak, vs. Zira adam benim üzerimdeki otoritesini çok sorgulanamaz bir yerden, ‘heteroseksüelliğinden’ ve ‘erkekliğinden’ alıyor hamdolsun; akıl, mantık, vicdan, micdan hiç birşey kar etmez...
Yeri gelmişken, cinsiyetçiliği, şiddeti, eşitsizliği, heteronormativizmi, ataerkilliği, ırkçılığı, sömürüyü meşru göstermek için cımbızla seçilen doğa örneklemelerine ayrıca hasta olduğumu belirtmeliyim. Varsa yoksa “dişi kuş yuvayı yapar”, “güçsüzler elimine olur”, “ormanlar kralı aslan” falan fılan. Hani nerede “erkek penguen çocuğa bakar”, “ormanda lüks olmaz”, “dişi sırtlanın malı meydandadır” (bu arada hakikaten meydandadır, -spotted hyena- diye google’da arayın görün inanmazsanız) ? Yemezler hegemonya.
Neyse, Hüseyin Bey’le aramda geçen bu tatsız tartışma yukarıda anlattığım şekliyle alevlendikten sonra, maalesef işler biraz kontrolden çıktı. Sükunetimi koruyup söylemek istediklerimi düzgün düzgün anlatmam gerekirken karşılıklı ses yükselmesi sendromuna kurban gittim. Evde herkesin rengi git gide kızıla çalarken abim sağolsun “yeter, daha fazla üzerine gitmeyin kardeşimin, istediğini giyer, istediği gibi davranır, size ne?” diyerek bana açık bir şekilde arka çıktı ve konu o anlık da olsa kapandı. Abime türlü çeşit sebeplerden dolayı “açık” olmadığım düşünülürse, onun bu beklenmedik empatisi ve sempatisi de stresli denebilecek bir geceyi benim belleğimde sıcak ve güzel bir anıya dönüştüren etmen oldu.
Numero tres: Meyve Sinekleri
Bir iki hafta önce NTV MSNBC’de “Meyve sineklerinin eşcinselliği insanı çözecek” diye bir haber okudum. Hadi cümleten gözümüz aydın(!). Buram buram soy geliştirme bilimi (eugenics) kokan bir araştırma haberini manşetten sanki müjde verir gibi girebilen gazeteci arkadaşla tanışmak istiyorum. Bu tip yüksek tirajlı gazetelerde her sabah “…ilelebet homofobiye bağlı kalacağıma, sağ duyudan uzak duracağıma namusum ve şerefim üzerine and içerim” türevinden bir yemin ediliyor galiba. Haberde bahsi geçen denyolar “olayı çözdük, çözecez” diye atıp tuta dursunlar ben şahsen son derece müsterihim, niye mi?
Herşeyden önce heybetli görünsün diye NTV at sineği resmi kullanmış ama ben bu meyve sineğini (drozofila) fen lisesi yıllarımdan tanırım, DNA’sında afedersiniz tesbih kadar gen olmayan çok basit bir hayvandır. Meyve sineğinden yola çıkıp insan cinselliğini anlamaya çalışmak; kefal’in ekmeğe, palamut’un zokalı yeme gelmesi üzerinden global market ekonomisini açıklama çabasına tekabül eder. Yarabbim başımıza musallat ettiğin hıyar ağalarını her daim böyle abeslerle iştigal ettir. Amin.
Ayrıca, dikkat ettim yazıda lezbiyenliğin l'sinden veya transeksüelliğin t’sinden söz edilmemiş. Varsa yoksa erkek sinek şuna nefislendi, erkek sinek buna göz süzdü. Diğer bir deyişle bu araştırma böylelikle "erkektir, sinektir, yapar" devrine noktayı koyuyor; sen, ben, bizim oğlan yırtıyoruz. Açıkçası, ben haberin asparagas olduğuna ve araştırmayı çarpıttığına inanıyorum. Ya da araştırmacılar hakikaten angutlukta yeni bir sayfa açmışlar ve bu seneki Ig Nobel'i kimseye kaptırmadan alırlar diyorum. Bitiriyorum. (kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/news/429265.asp)
bu yazı dönme dergisinin ikinci sayısındadır. bekleyiniz, okuyunuz, ısrarla sorunuz
bu yazıda sanal reklam uygulaması vardır. :)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder