13 Aralık 2010 Pazartesi

AİLE APARTMANINDA TRANS ERKEK OLMAK

Kadın bedeninde erkek hissetmek... Bir aile apartmanında "eve geç gelmek".. Kendisini kadın bedeninde erkek hisseden bir kişi, aile apartmanında nasıl yaşar? Dipnot.tv özel haberi!
APARTMANDA TRANS ERKEK VAR.

Herhangi bir nedenle artık ailenizin evinde yaşamak istemiyorsunuz. Okul bitmiş, ekmeğinizi kendiniz kazanıyorsunuz. Bütçenize uygun ev buldunuz. Ya taksitle eşya aldınız ya da ikinci el eşya satanlarla sıkı pazarlık ettiniz ve evinizi döşediniz. Artık kendinize ait bir yeriniz var. Tek yaşıyorsunuz. Ya evden çalışıyorsunuz, ya da işe gidip geliyorsunuz. Arkadaşlarınız, sevgiliniz sizi ziyarete geliyor. İstediğiniz saatte dışarı çıkıyorsunuz. Kimseye hesap vermeniz gerekmiyor, eve istediğiniz saatte geliyorsunuz. Rahatsınız.

Ama her zaman öyle mi? Tek başına bir eve çıkmak, kendi ayaklarının üzerinde durmak şu hayatta herkes için aynı sorunları mı getiriyor?

“SİZ ÖYLE SANIN”

Aligül, iş güç derken geri kalan vaktinde Lambdaistanbul’da ve Voltrans trans erkek inisiyatifinde, LGBTT(Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel) bireylerin, sorunlarını duyurmak için koşturan arkadaşlarımdan birisi. Tabii ki o da herkes gibi hayatını devam ettirmeye çalışırken, tüm LGBTT bireylerin toplumda yaşadığı zorlukları yaşıyor. Muhabbet ederken, söz sözü açtı ve Aligül’ün ev serüvenine tanık oldum. O klasik ev dertlerini saydıktan sonra Aligül lafı ağzıma tıkadı “sen öyle san” dedi gülerek. Onu dinledikçe, “sen öyle san” lafının ne kadar da doğru olduğuna şahit oldum. Başladım Aligül’e sorular sormaya. O da hiç sıkılmadan cevapladı.

Onun bu söylediklerini yüzümde bir gülümseme ile dinledim. Kendisi o kadar alışmıştı ki bunlara, ya da bu hayatta bunları yaşamak o kadar alıştırmış ki bunları ona; o da benimle gülüyordu anlattıklarına.

Aslında Aligül’le yaptığımız çay sohbetinin tamamını deşifre etsem; on, on beş sayfayı bulur. O yüzden, Algül’ü biraz tanıdıktan sonra, bir trans erkeğin, daha ziyade yaşadığıapartmandaki hayatını size aktarmak istedim.

Aligül, bana ilk cinsel kimliğini keşfini anlatırken,

“Benim kendimi fark etme sürecim biraz uzun sürdü. Cinsiyet dünyadaki en içselleştirilmiş şey olduğu için bazı insanlar trans olduklarını hemen anlayamayabiliyor. Doğumumdan itibaren beni kadın olarak tanımladıkları için kendime kadın diyordum fakat içten içe bunun böyle olmadığını sezinliyordum. Kulaklarımı bu sese çok uzun süre kapadım ve ‘kadın’ olmaya çalıştım. Bu arada kadınlara âşık olduğumu keşfedince ‘lezbiyen’ diye tanımladım. Aileme lezbiyen olduğumu söyledim. Uzun süre ev içinde babam beni ‘düzeltmek’ için çeşitli yöntemler denedi. Çok bunaldım, ekonomik durumumu da bir şekilde düzeltince 2003’te baba evinden ayrıldım. 2007'den itibaren de kendimi trans erkek olarak tanımlıyorum” diyor. Laf arasında sırf merakımdan, yaşını sorduğumda ise, ben bile dumura uğruyorum. O kadar genç gösteriyor ki. Ama 38 yılın deneyimi var onda.

Böyle bir durumda, herkes Aligül’ün ailesinin çevresinin bilip bilmediğini merak ediyor haliyle. Ama hem ben oralara pek girmek istemiyorum bu buluşmamızda, hem de o anlatmak istemiyor oraları.

“Aileme daha trans olarak açılmadım. Çalıştığım çevreden ve oturduğum apartmandan kimseye açık değilim. Açıkçası nasıl bir tepkiyle karşılaşacağımı kestiremiyorum. Fakat son iki senedir giyimimi, kullandığım aksesuarlarımı, saç şeklimi filan değiştirdim. Erkek reyonlarından giyiniyorum, erkek saç kesimi filan. Sadece çalıştığım örgütlerde ve arkadaş çevreme açığım.”

Burada araya girip, giyimi ve saç kesimi değişikliği sonrası ailesinden nasıl tepkiler aldığını sormuştum. O ise;

“Aileme lezbiyen olarak açıldığımı ve babamın beni ‘düzeltmek’ için çeşitli yöntemler denediğini söylemiştim. Burası çok uzun, seneler sürdü. Pek anlatma isteğim yok. Annemle aram babamla olduğundan daha iyiydi ama pek bir şey paylaşmıyorduk. Bu konu için “Babanı kızdırma” diyordu. Sonra annem vefat etti. Babamla baş başa kaldık. Yine benle uğraşmaya devam etti, fakat süreç içinde onunla mücadele etmesini öğrendim.“

Aligül babasıyla aynı işte çalışıyor Bir nevi babasıyla iş arkadaşılar. İş hayatında “Bazısı gıcık oluyor, bazısı da alay ediyor” diyor.

“Toplumsal erkekliğin en uçlarının sergilendiği bir sektörde çalışıyorum. Aile şirketinde. Küçük bir mahalle gibi. Firmalar üzerinden herkes birbirini tanıyor. Açık değilim ama görüntümdeki herhangi bir değişiklik tepkiyle karşılanıyor. Bunlar da çeşitli. Bazısı alay ediyor, bazısı gıcık oluyor.”

Yeni bir eve taşınma olayını sorduğumda ise; asıl sohbetimiz başlıyor aslında.

“Kalabalık ve yüksek apartmanlardan birindeyseniz apartman gözetlemesi başlıyor demektir. Daha siz evde nakliyeciyi beklerken apartmanda kazanlar kaynamaya başlar. ‘Kim geldi? Neciymiş? Kimlerdenmiş?’ fısıldamaları kulağınıza çalınır. Bu bakımdan Rize’nin bir köyünde olmakla, İstanbul’un bir ilçesinde olmanın bir farkı yoktur. Oturduğum mahalle farklı kültürden insanların buluştuğu, başka yerlerden göç etmiş ve ettirilmiş kişilerin yaşadığı bir yer. Karmaşık bir yer. Hem çoğu ailenin birbirini tanıdığı bir mahalle kültürü var, hem de farklı etnik ve dinden olanların arasında olan o bildiğimiz mesafe var.”

Ev sahipleriyle kontrat dolayısıyla, kimlikteki kadın ismiyle tanışmak zorunda olan Aligül’e, “Mahalleli ve komşuların dışında, ev sahiplerinden nasıl bir tepki alıyorsun?” dediğimde nerdeyse tüm ev serüvenini dinledim keyifle.

“Daha önce on katlı kalabalık bir apartmanda oturuyordum. Taşınır taşınmaz meraklı gözleri üzerimde hissettim. İlk sorgu ev sahibemden geldi. Evli olup olmadığımı sordu. İlk karşılama iş çevresinde tanıdığım bir adamla aynı apartmanda oturduğumu öğrendiğim zaman geldi. Karşı komşu ve diğerleri de belli ki hem ev sahibemden hem de o adamdan ilk bilgileri almışlardı. Ben her ne kadar öyle hissetmesem de beni kadın olarak algılıyorlardı. Zaten resmi belgelerimde de ‘kadın’ olduğum yazıyordu, daha ne olacaktı. Ben de onlara ne kadınlardan hoşlandığımı, ne de trans erkek olduğumu söylememiştim.”

GECE GEÇ GELİYORSUN DEĞİL Mİ?

Peki ya komşuluk ilişkileri, merdiven-asansör karşılaşmaları, diye soruyorum hınzırca. Bir yandan onun anlattıklarını merakla dinlerken, öte yandan çayımı yudumluyorum.

“İlk bir sene tüm apartman ahalisi, özellikle de kadınlar benim nereye gidip, nerden geldiğimle çok ilgileniyorlardı:

Gece dışarıdan geldim, on bir civarıydı. Bir komşuyla aynı anda asansöre bindik. Kadın dönüp bana bakıyor, tekrar önüne dönüyor. Tekrar bana bakıyor. Nerdeyse yerinde duramıyor. Belli bir şey diyecek. Hesap ediyor, sorsam mı sormasam mı diye. Dayanamadı. ‘işten mi geliyorsun?’ diye sordu. Ben de ona biraz sıkıntılı bir yüzle ‘evet’ dedim. ‘Gece geç geliyorsun ama değil mi?’ deyince, içimden ‘sana ne’ dedim ama dışımdan cevap vermedim. Katıma gelince indim.”

“Aynı apartmanda oturduğum dükkân komşusu bir gün benim dükkâna geldi.

‘Bütün apartmana bizim piyasadan uydu aldım, sende uydu var mı?’ diye sordu.

Aligül: Yok. Televizyon seyretmiyorum.

Ev-dükkân komşu: Eve geç geliyorsun ondan değil mi?

Aligül: Televizyon seyretmiyorum.

Israrla tekrar sordu; ‘eve geç geliyorsun ondan değil mi?’

Çok sinir bozucuydu. Daha sert bir sesle önceki cevabımı tekrarladım.”

“Bir olay daha vardı ki acayip bir şeydi.” diyor.


“A SALAK KADIN ASIL ‘TEHLİKEDE’ OLAN SENSİN”

“Anlat tabii ki, heyecanla dinliyorum” dedim Aligül’e. Dedim ya, Aligül de anlatırken, yüzünde bir tebessümle anlatıyor bana. Aslında kendisini sinirlendiren bu olayları anlatırken, olayların komikliği tebessüm veriyor yüzlerimize.

“Karı-koca karşı komşu ile aynı anda asansöre yöneldik. Asansörü çağırdım üçümüz asansörün inmesini bekledik. Kapısını açtım ‘buyurun’ diye asansör içini işaret ettim. Kadın durakladı, ani bir hareketle merdivenlere yöneldi, kocasının koluna yapışmış merdivenlere çekiştirirken, ‘yok biz merdivenden çıkalım’ dedi . Onlara bakakaldım. Sonra omuzlarımı silkip asansöre bindim. ‘A salak kadın, sözde kocasını benden kaçırıyor ama asıl ‘tehlikede olan sesin’ diye düşünüp güldüm.”

… konuşurken eğlenceli bir şekilde anlatıyor buraları Aligül.Sonra devam ediyor.

“O apartmanda beş sene oturdum. Fazla gelen giden olmadığı için meraklarını cezp edecek bir şey kalmadığından bir senenin sonunda artık soru filan sormamaya başladılar. Bıktılar herhalde. Geçen sene aynı mahallede başka bir eve taşındım. Bu ev beş katlı ve beş daireden oluşuyor.”

Yeni bir eve yeni komşular, yeni olaylar desene?

“Olmaz mı?” diyor gülerek ve devam ediyor.

“Eve eşyalar yerleşti. Ertesi gün işten geldim, dairenin kapısını açmaya çalışırken üst komşu kadın sordu: ‘çocuklar sonra mı gelecek?’ Yani hiçbir şansım yok; evli ve çocuklu olmak zorundayım. Bitmedi. Apartman aidatı için kapımı çaldığında başlıyor sorular. Hayır evli değilim, çocuk yok. Evet çalışıyorum. “

“Üç gün sonra alt komşu kadına yakalanıyorum.

Alt komşu: Yalnız yaşıyormuşsunuz.

Aligül: Evet.

Alt komşu: Ben de yalnız yaşıyorum. Kocam hasta yatıyor.

Aligül: Geçmiş olsun.

Alt komşu: Yakınınız yok mu?

Artık kaçacak delik yok. Bir de sıkıldım artık bir şeyler uydurmalıydım.

Aligül: Babam var. Evlendi. Karısıyla pek anlaşamıyoruz, dedim.

Bu kadarı ona yeter, diğerlerine de anlatır, rahatlarım diye düşündüm

Alt komşu: Bir şeye ihtiyacınız olursa çekinmeden gelin.

Aligül: Teşekkürler.”

SANA NE!


İmalardan bıkıp sinirlendiği bir anı paylaştı Aligül, komşularına ilk defa “sana ne” demişti.

“Bu hikayeler sürüp gider, maşallah gün aşırı bir olay oluyor. En son üst komşu yine apartmanla ilgili bir şeyler sorarken bilmediğimi, yeni geldiğimi söyleyince ‘nereden geliyorsun, memleketten mi?’ diye sorunca artık dayanamadım, onun ses tonuyla ‘sana ne’ dedim. Bir toparlandı, ‘yanlış anladın, öyle demek istemedim’ gibi bir şeyler söyledi. O günden beri daha usturuplu soruyor. “

“Bu gözetlemeler, sorgular sualler sadece kadınların ya da kadın olduğu düşünülen kişilerin başına gelmiyormuş. Birkaç gey arkadaşım da komşularının ‘yalnız mı yaşıyorsun, evli misin?’ gibi sorularına maruz kalmışlar. Eve gireni çıkanı kontrol ediyorlarmış. Belki tek fark ‘gecenin bu saati nereden geliyorsun?’ sorularını sormuyor, imalarında bulunmuyor ve sorgulayan bakışlarını atmıyorlardır.”

Lambdaistanbul, Voltrans transerkek inisiyatifi gibi LGBTT(Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel) örgütlerinde gönüllü çalışan Aligül, ayrıca toplumsal erkekliği sorgulayan erkek örgütünde ve bir feminist örgütte trans erkek kimliğiyle çalışıyor

Küçük bir cümle ile bitirelim dediğimde ise,

“Velhasıl geleneksel değerlere uymayan, ‘aile’ olmayan her bireyin bu toplumda hayatta kalması için mücadele etmesi, çaba göstermesi gerekiyor.” Diyor ve biz çaylarımızı yudumlamaya devam ediyoruz Aslında daha bir sürü şey daha konuşuyoruz. Dedim ya, yazsak sayfalar dolar. Bunlar sadece apartmandaki yaşananların bir kısmı, ya hayatın diğer alanları. Belki oralar da başka bir sefere.

Aligül’le ayrılıp, evlerimizin yolunu tuttuk. Belki de benden ayrıldıktan az sonra, apartmanın girişinde komşusuyla karşılaştı yeni bir olay daha oldu. Kim bilir.



A.Bayram Şahin - Dipnot.tv

Hiç yorum yok: